29 Ocak 2012 Pazar

6 SAATLİK HIRS



Avustralya Açık,  tenis severlerin ekran başına kitlenip, kış mevsimini yaşarken ekrandan yaz mevsimin de oynanan müthiş maçları izlediği tenis turnuvası… Her maçı başından sonuna takip edemesem de özellikle büyük maçları takip etmeye çalıştım. Erkekler finalinin adı Novak Djokovic – Rafael Nadal olunca da ekrana kitlenmek şart oldu final günü… Bir tarafta İspanyol devi Nadal diğer tarafta geçtiğimiz sene oynadığı maçlarla adından söz ettiren Sırp Djokovic vardı.





Oyunun ilk setinde Djokovic istediği performansı ortaya koyamadı, ilk seti Nadal çok zorlanmadan ama yinede başa baş olarak geçen oyunların sonunda kazandı. Ancak ikinci set ile birlikte Djokovic muhteşem bir geri dönüş yaşadı. Adeta Nadal’ı silen bir oyunla ikinci ve üçüncü seti kazanarak oyunda 2 – 1 öne geçti. 4’üncü sette geriye düşen Nadal’dan mükemmel bir geri dönüş izledik. Oyunu 5 -5 ‘e getiren Nadal’ın coşkusuna, tam maçı bitirecek diye düşünerek oynarken eşitliği gören Djokovic’in şaşkınlığına yağmur ara verdirdi. 4 saati deviren oyuna yağmur arası verildi. Geri dönüldüğünde akıllarda Nadal’ın kapalı alanda iyi maçlar çıkaramaması, Djokovic’in yakaladığı müthiş ivmeyi tekrar yakalayıp yakalayamaması vardı. Nadal hırsıyla mücadeleye devam etti ve oyunu tie break’e götürdü.  4’üncü sette iki oyuncu içinde inanılması zor bir mental çaba başladı. Nadal bu kez 5 -3 geriye düştüğü tie break’te gitti derken birkez daha geri geldi. Maç bu geri gelişle 5’inci sete kaldı. Bu andan itibaren artık maç gidebildiği yere kadar gidecekti, tie break yoktu. İki oyuncu içinde gerçekten hem fiziki hem mental olarak yorgunluğun oluştuğu anlardı. Ancak bu büyük mücadeleyi bu iki büyük tenisçininde bırakmaya niyeti yoktu. 6 saat sonunda 5’inci sette karşılıklı oyunlar alınarak devam etti, sonunda zafer Sırp raket Novak Djokovic’in oldu.



Finali takip eden sporseverlere Avustralya Açık’ta muhteşem bir final mücadelesi izleten iki tenisçi maç sonunda haklı bir yorgunluk içindeydi. 6 saat süren hırslı, zevkli, mücadeleci ve bir o kadar da keyifli oyunu kontrolünü biran bile kaybetmeyen Novak Djokovic kazandı. Toprak kortlarda daha başarılı olan Nadal Avustralya Açık’ta Djokovic’e kaybetti. Biz sporseverlere ise 6 saatlik mücadele’nin keyfi ile geçen bir Pazar günü kaldı…J

28 Ocak 2012 Cumartesi

NAZAR’LIK MAÇ




Bursa Atatürk Stadında ki mücadeleyi Bursaspor’un cezası sebebiyle sadece kadın taraftarlar ve çocuklar takip edecekti. Maç öncesi Bursalı hanımların coşkusu gerçekten görülmeye değerdi. Maçı aynı zamanda Galatasaraylı kadın taraftarlar ve çocuklar da takip etti. Maç boyunca tribünlerden yükselen tezahüratlara ara ara da olsa küfür karıştı. Demek ki küfür sadece erkeklere ait değil, maalesef tribünlerde sadece kadın seyirci olduğunda bile küfür olabiliyor. Kadın taraftarların Bursa’ya 90 dakika ellerinden geldiğince yaptığı tezahürat yavaş yavaş Türkiye’de hanımların futbola ilgisinin artacağının sinyali gibiydi.



 İlginç tribünleri bırakıp maça dönersek maçın ilk yarısının dengede geçtiğini söylemek yanlış olmaz. İlk 45 dakikada iki takımda oyunu kontrol etmek için mücadele verince gol pozisyonları açısından kısır bir futbol ortaya kondu. Galatasaray’da Elmander’in yanında oynayan Sercan’ın kötü oyunu dikkat çeken bir unsurdu. Bunun yanı sıra Ankaragücü maçında ki oyununu mumla aratan bir Riera vardı sahada… Bursaspor’da göze batan futbolcu ise Batalla idi. İlk yarıda gol sesi çıkmadı ve iki takım devre arasına 0 – 0’lık sonuçla girdi. 50’inci dakikada Bursa’nın sağ kanattan geliştirdiği atakta Selçuk ilk adımda Batalla’yı kaçırınca maçın başından beri iyi oynayan Batalla Bursa’yı 1 – 0 öne geçiren golü attı. Golden sonra Galatasaray bir türlü istediği oyunu ortaya koyamadı. Kötü oynayan Sercan birçok pozisyonu takımı adına değerlendiremedi. Fatih Terim’in Sercan, Melo ve Riera’nın yerine oyuna aldığı Kazım, Engin ve Yiğit Galatasaray’ı biraz hareketlendirsede maçta başka gol olmadı ve Bursaspor kadın taraftarlarının önünde Galatasaray’ı 1 – 0 yenmeyi başardı.









Galatasaray uzun bir maç maratonunda yenilgisiz devam ederken son üç sezondur sahasında galibiyet alamayan Bursa’ya kötü oyunuyla boyun eğdi. 2012 yılında oynadığı maçlarda 21 gol atarak maç başına 3.50 gibi yüksek bir rakama ulaşan Galatasaray Bursaspor karşısında değil gol atmak, ciddi gol pozisyonlarına girmekte bile zorlanarak taraftarını uzun zaman sonra şaşırttı. Bir Galatasaraylı olarak temennim bu maçın uzun lig yarışında nazar boncuğu olması ve takımın Ankaragücü maçını es geçerek söyleyebileceğimiz, Eskişehir maçında da yaşanan bu maçta da yaşanan isteksizliği üzerinden biran önce atması gerektiği… Umarım isteksizlikten kısa sürede kurtulup başarılı, istekli futbolumuza geri döneriz.

26 Ocak 2012 Perşembe

SANİYE’LERDE GEÇEN MAÇ…

Euroleague top 16’da ikinci maçında Galatasaray Medikal Park Abdi İpekçi’de Yunanistan’ın Euroleague tecrübesi büyük olan Olympiacos takımını ağırladı. Maç öncesi Abdi İpekçi’de muhteşem bir tribün şov vardı. Galatasaray’ın Oktay Mahmuti ile yakaladığı güzel oyun Galatasaray’ın tribün desteğini çok arttırdı. Muhteşem taraftar muhteşem desteğini maç boyunca sürdürdü, adeta sahadaki 5 oyuncunun arkasında itici güç oldu.



Maça dönersek; Olympiacos takımında Spanoulis oyunda iken yaptıkları tek şey onunla oynamak. Nitekim Olympiacos takımı da bekleneni yaptı, oyunu Spanoulis odaklı oynadılar. Galatasaray’da Savovic – Furkan uyumu beklenenden daha iyi, Galatasaray Spanoulis’in kenarda olduğu tüm dakikaları maç boyunca iyi kullandı, bu dakikalarda 14 sayılık fark yakaladı. Mükemmel geçen ikinci çeyrek’in ardından Olympiacos oyuna muhteşem bir geri dönüş yaptı, aradaki farkı eritti. Bu dakikalarda Spanoulis’in dışında Printezis’den skora katkı geldi. Bu dakikalarda Galatasaray adına ateşleyen basket Cevher’in 3’lüğü oldu. Son çeyrekte de Olympiacos farkı kapamayı başardı ve maç uzun zaman sonra eşitliğe geldi. Maçın son saniyeleri karşılıklı faul atışları ile geçti, son 3 saniyede Skolous’un orta sahanın gerisinden attığı top mucize eseri basket olunca Olympiacos büyük moral buldu, Galatasaray adeta yıkıldı. Maç uzatmaya gidince Galatasaray savaşı bırakmadı, uzatmalarda özellikle Gordon’un bulduğu basketler Galatasaray’a hayat verdi. Galatasaray uzatmada başından beri iyi mücadele ettiği, kazanmayı hakettiği maçı 78 – 77 kazandı.











Maç sonunda Galatasaray Medikal Park’lı oyuncular haklı bir sevinç yaşadı, tribünlerden oyunculara ve Koç Oktay Mahmuti’ye büyük alkış, tezahüratlar maç sonunda da devam etti.
 Galatasaray kendine yakışan mücadelesi ile Yunan devi Olympiacos’u yenerek Euroleague’de gidebildiği yere kadar giymeye niyetli olduğunu birkez daha  kendi seyircisi önünde herkese gösterdi. Teşekkürler Oktay Mahmuti, teşekkürler Yenilmez Armada…J

HAKEM HARİÇ TAM FUTBOL …





Geçen haftaki maçın rövanşında bu kez iki İspanyol devi Nou Camp’te karşı karşıyaydı. Barcelona kendi sahasındaki maça deplasmanda aldığı  1 – 2’lik galibiyet ile bir adım önde çıkıyordu. Ancak her futbolseverin de bildiği üzere maç Barcelona – Real Madrid maçı ise avantaj, dezavantaj kavramları pek de önemli olmaz.
Real tıpkı ilk maçta olduğu gibi maça hızlı, istekli, mücadele gücü daha yüksek olarak başladı. Hatta ilk saniyede El Classico’nun en erken golünü kaçırdı. İlk 10 dakikada  Real kornerlerle Barcelona kalesinde üstüste tehlikeler yarattı, bunu 26’ıncı dakikada Mesut Özil’in şahane şutu izledi ancak top direkten döndü. Golleri kaçıran, pozisyonları bulan, mücadeleci oyunu ile sahada olan Real Madrid iken 43’üncü dakikada Messi’nin hazırladığı pozisyonda Pedro golü atıyor, Barça     1 – 0 öne geçiyordu. İlk yarının uzatma dakikalarında Barcelona Dani Alves’in muhteşem golüyle skoru 2 – 0 yaparak, kötü oynadığı ilk yarıyı önde bitirdi. İkinci yarıda da Real Madrid daha üstün futbol oynamaya devam etti. Yedikleri 2 gol onları oyundan düşürmedi. Nitekim 68’inci dakikada Ronaldo durumu 2 – 1 ‘e getirdi. Ronaldo’nun asisti maçta iyi oyunuyla dikkat çeken Mesut’tan geldi. Skor 2 – 1 ‘e geldikten sonra Real 2 -2 için bastırdı ve 72’inci dakikada Benzema ile eşitliği yakaladı. Bu dakikadan sonra maç daha sert bir mücadele’ye dönüştü, 89’uncu dakikada Ramos ikinci sarı karttan oyun dışı kaldı. Maçta başka gol olmadı, Barcelona Kral Kupasında      2 – 2’lik skorla tur atlayıp yarı finale kaldı.








Maçta konuşulan güzel futbola, mücadeleye gölge düşüren hakem’in inanılmaz kötü yönetimi ve aldığı kararlarla adeta ekran başında izleyenlere bile yuh dedirten düdükleriydi. Hakem El Classico’ya yakışmayan bir yönetim sergiledi.
Maç zıtlıkların maçı gibi oynanarak son buldu. İlk yarı iyi oynayan, gol kaçıran, üstün olan Real Madrid iken Barcelona 2 – 0’lık üstünlüğü yakaladı, İkinci yarı guardı yüksek olur diye beklenen Barcelona’nın yerine Real Madrid üstün futboluna devam edip bu sefer 2 – 2’yi yakaladı. 2 – 2 ‘den sonra maç tam bir futbol resitali, keyifli bir mücadele izletti izleyenlere… Hakem bitiş düdüğünü çaldığında oh diyen Nou Camp’teki ve ekran başındaki Barcelona taraftarı olurken, Real Madrid ilk maçta olduğu gibi güzel oyununu yeteri kadar golle süsleyemeyince elenen taraf oldu.

25 Ocak 2012 Çarşamba

DESTEK, PROTESTO, GOL ÜÇLEMESİ…



Galatasaray lig de kötü günler yaşayan, verdiği mücadele ile tüm futbolseverlerden övgü alan Ankaragücü’nü ağırladı Türk Telekom Arena’da. Galatasaray maça alışık olunmayan bir kadro ile çıktı. Defansta Semih’in yanında Gökhan Zan, sol bekte Çağlar Birinci, orta sahada Ceyhun Gülselam, Riera, forvette Elmander’in yanında Sercan ilk 11’de oyuna başlamıştı. Fatih Terim bu maçta uzun zamandır forma giyen birçok as oyuncusunu zorlu lig maratonunda dinlendirme fırsatı bulmuştu. Ankaragücü takımının yaşadığı kötü günler herkesi bu maçta farklı duygulara ister istemez itmişti.



Maç golle başladı desek yanlış olmaz, Galatasaray 4’üncü dakikada Gökhan Zan’ın kafa vuruşuyla 1 – 0 öne geçti. Golden 5 dakika sonra maçın en hareketli oyuncularından  olan Riera’nın ortasında Emre Çolak raket gibi kullandığı sol ayağıyla yine muhteşem bir şut çıkarıyor, takımını 2 – 0 öne geçiriyordu. Ankaragücü Galatasaray karşısında ilk dakikalarda yediği iki golden sonra mücadele gücünü yitiriyordu. İkinci yarıda da değişen bir şey olmuyor, Galatasaray oyunun kontrolünü elinde tutuyordu. 54’üncü dakikada Galatasaray’a uyum süreci uzun süren Riera lig’deki ilk golüne imza attı. Galatasaray’ın son golü de yeni transfer Yiğit’ten geldi, Yiğit Galatasaray forması ile ilk golünü erken buluyordu. Maçta başka gol olmazken maç baştan sona Galatasaray’ın üstünlüğü ile oynanarak     4 – 0 Galatasaray galibiyeti ile sona erdi.






Maç futbol adına kısır bir mücadele ile geçiyor, bariz üstün olan takımın galibiyeti ile sona eriyordu. Ancak akıllarda sahadaki futbol dışında iki olay kalıyordu. Bunlardan ilki verdiği mücadele ile futbolseverlerin alkışladığı Ankaragücü takımına Galatasaray tribünlerinden pankartla, tezahüratlarla yapılan destek ve maç sonunda Ankaragücü’nün cefakar aynı zamanda vefakar futbolcularının tribünlere çağrılması idi. İkincisi ise Galatasaray taraftarlarının 58’inci dakikada beyaz mendiller eşliğinde federasyonu protestosu idi. Galatasaray taraftarı uzunca bir süre mendilli protestosuna devam etti. Protestonun Olağanüstü Genel Kurul’dan önceki geceye denk gelmesi de manidardı. Galatasaray taraftarı bu protesto ile temiz lig isteğini birkez de tribünlerden dile getirdi.





Oyunuyla, protestosu ile, Ankaragücü’ne verilen desteği ile maç değişik bir atmosferde geçti. Maçta akıllarda kalan ve futbol adına utanç verici olan bir görüntü vardı, o da forma değişiminde Ankaragücü oyuncularının değişecek formalarının olmayışı idi… Sanırım bu durumda Ankaragücü’nü bu duruma getirenlerin utanması lazım, bu utanmanın bundan sonra olup olmayacağını hep birlikte göreceğiz…

23 Ocak 2012 Pazartesi

BUZ’DA FUTBOL…



                                                                                     

Eskişehir’in dondurucu soğuğunda, günlerdir bu zeminde, bu saatte maç oynanırmı tartışmalarının sonunda başladı Eskişehir – Galatasaray maçı… Galatasaray için tarihinin en çok üstüste maç kazanma rekorunu kıracağı, 10’da 10 yapmak için sahada olduğu bir maçtı. Ancak nedendir bilinmez Galatasaraylı futbolcular maçta isteksiz bir oyun sergilediler. Elbette bunda zeminin çok kötü olmasının, buzdan dolayı futbol oynamaya elverişsiz olmasının da payı büyüktü.



Maça Baros’un yokluğunda Elmander’in yanında Engin ile başlamıştı Galatasaray. İlk yarıda buz pistinde oynanan maçta haliyle tatsız, futbol adına birşeyin olmadığı bir oyun izledik, İlk yarıda iki net gol pozisyonu vardı biri evsahibinden, diğeri ise Melo’dan geldi Galatasaray adına… İki pozisyonda da kaleciler başarılıydı. İkinci yarıda ilk yarıdan farksız bir futbol oyunuydu. Buz pistine dönen sahada Galatasaray ayağa pas yapan oyununu ortaya koyamayıp, birde buna Eskişehirli futbolcuların anlamsız derecede sert oyunu eklenince maç tam bir kısır döngüye dönüştü. İkinci yarıya Fatih hoca’nın Engin Sercan değişikliği ile başlaması da Galatasaray için hücumda bir katkı sağlamadı. Oyunda Eskişehirli futbolcular zemine alışık olmalarının etkisiyle ayakta daha çok kalan taraf oldu. Belki Batuhan daha iyi oynasa, takımına katkı yapacak hareketleri daha çok yapsa Eskişehir gol bulabilir, maçı kazanabilirdi.



Maç boyunca Muslera kalesinde her defasında olduğu gibi zeminin ağır olduğu bu maçta da güven verdi. Eskişehir’in zaman zaman bulduğu pozisyonlarda gole izin vermedi.



Maç adeta herkesi uyutur gibi oynanırken maçı takip eden Galatasaraylı taraftarların yüreğine heyecanı getiren, Semih’in kalesi önünde yaptığı büyük hatayla Tello’ya verdiği nefis asist oldu. Bu pozisyonda topu çıkaran, takımına oh dedirten isim Semih’in tecrübeli partneri Ujfalusi oldu. Maçta bundan başka heyecanlı bir durum olmadı ve izleyenleri adeta uyutan, buz pistinde sakatlık korkusu ile oynanan maç 0 – 0 sona erdi.



 Maçtan sonra Galatasaraylı futbolcular zeminin kötülüğünden, sakatlık korkusundan bahsederek, bu sahada ayakta kalmak bile çok zordu açıklamaları yaparken, Teknik Direktör Fatih Terim bugün zemin kötüydü ama futbolcularımın kötü oynamasını sadece zemine bağlamak yanlış olur diyerek futbolcularının isteksizliğini de dile getiriyordu. Yinede bu zor hava ve zemin şartları altında oynanan Eskişehir deplasmanından beraberlik ile dönmek uzun lig maratonunda her takımın başına gelebilecek bir durumdu. Ancak bu tür zeminlerle tekrar karşılaşılabilir, Galatasaray’ın bu tür sahalarda gol umudunu sadece duran toplara bağlamaması, futbolcuların da isteksizliği üstünden atması gerekir. Şüphesiz futbolcuları içten içe etkileyen rekor stresinin de bu beraberlik ile gitmiş olması Galatasaraylı futbolcuları daha rahatlatmış olacaktır önümüzdeki maçlarda…

19 Ocak 2012 Perşembe

LİG MAÇI GİBİ AMA EUROLEAGUE…

Euroleague top 16 çeyrek final mücadelesinde aynı grupta olan iki Türk takımı Sinan Erdem Spor Salonunda karşı karşıya geldi.
 Anadolu Efes – Galatasaray Medikal Park mücadelesi kıran kırana başladı. Maça Galatasaray hızlı başladı, 6 sayılık bir seri yakaladı. Ancak Efes Savanovic’in üstüste dört 3’lüğü ile inanılmaz bir ritim yakaladı. Farkı eritmekle kalmayıp 10 sayılık farka ulaştı. Efes Galatasaray’ın savunmadaki dengesini bozarak, Galatasaray’ın hücumdaki etkisini de azalttı. Aradaki farkın en büyük nedeni Efes’in hücum ribauntlarındaki üstünlüğü ve Efes’in 3 sayı çizgisinin ötesinden inanılmaz sayılar bulması oldu. İlk yarı 45 – 34 Efes üstünlüğü ile geçildi. İkinci yarıya Galatasaray’da Efes’de kıran kırana mücadele ile başladı, iki tarafta top kayıpları, kaçırılan basketlerle oyundaydı. Galatasaray Gordon’un savunmadaki ve hücumdaki müthiş oyunuyla fark 2’ye kadar indi ancak Efes tecrübesi ile farkı tekrar 10 sayıya çıkardı. Galatasaray bu dakikadan itibaren fiziksel düşüş yaşadı. Son periyoda 60 – 52’lik skorla girildi. Son periyod içinde de kendini gösteren Efes’in aldığı hücum ribauntları ile Galatasaray’ın fiziksel yorgunlukla gelen basit top kayıpları oldu. Fark bir türlü kapanmadı, Efes tecrübesini de kullanarak Galatasaray’ı hücum ribauntlarıyla yıktı. Ve maç Anadolu Efes’in 68 – 62’lik skoruyla sona erdi.






Farkın açılmaması rövanş niteliğindeki ikinci maç için önemliydi. Bu yüzden farkın 6 sayı da kalması Galatasaray Medikal Park için kaybettiği maçta, iyi birşey oldu. Galatasaray Medikal Park Koç Oktay Mahmuti ile gerçekten iyi bir takım haline geldi, Euroleague’de top 16’ya kalması çok büyük başarı oldu.
İlk kez takımlar düzeyinde NBA’den sonra en büyük organizasyon olan Euroleague’de Türkiye 3 takım ile temsil ediliyor. Bu Türk basketbolu için gerçekten iyi bir durum, sanırım hepimizin arzusu bu sene final four’u Türkiye’de oynanacak olan Euroleague’de en azından 1 takımımızın final four’da mücadele etmesi… İki Türk takımının Euroleague’deki ilk maçı Avrupa tecrübesi Galatasaray’dan daha fazla olan, kadrosunda daha fazla Euroleague tecrübesi yaşayan oyuncuları olan Anadolu Efes’in üstünlüğü ile sona erdi, gözümüz bundan sonraki maçlarda… Hem Galatasaray Medikal Park’a hemde Anadolu Efes’e Euroleague’de başarılar, hedef final four…J

DEĞİŞMEYEN SONUÇ…




Real Madrid – Barcelona mücadelesi tüm futbolseverlerin ilgiyle, merakla beklediği büyük futbol resitali… Birçok evde hanımların yine mi maç, yabancı takımların maçınıdamı takip edeceksin diyerek tepki gösterdiği, bizde ise bizzat açılıp, annemle ekran önüne geçip izlenen, keyifle futbol değerlendirmelerinde bulunduğumuz mücadele… Biz hanımların Türk futbol takımlarının maçlarına gitmesi, takip etmesi daha alışılagelmiş bir durum ancak El Classico takip eden hanımların sayısı sanırım çok değil… İşte ben takip eden gruptan biri olarak her El Classico’da güzel futbol, müthiş paslar, güzel goller ve hırsı seyretmeye bayılıyorum. Dün geceki maç içinde ekran başında yerimi almıştım.
Kral Kupası çeyrek final mücadelesi ilk maçında Real Madrid Barcelona’yı ağırlıyordu. Tıpkı lig maçında olduğu gibi Barcelona 11’inci dakikada Ronaldo’nun attığı gol ile yenik duruma düşüyordu. İlk dakikalarda erken gelen gol ile Real Madrid öne geçiyor, izleyen herkes bu sefer Real Madrid öne geçtiği maçı vermez herhalde diyordu. Ancak bu düşünce de unutulan şey sanırım Barcelona’nın Real Madrid maçlarındaki kazanma hırsıydı. Nitekim golden sonra Katalanlar oyundan hiç düşmedi hatta oyundan düşen taraf golü bulan Real Madrid idi. 16’ıncı dakikada Alexis’in kafa vuruşu direkten döndü, hemen ardından Real Madrid’in hırçın oyuncusu Pepe sarı kart görüyor, Real için bu erken sarı kart acaba Pepe bu maçı da bitiremeyecekmi dedirtiyordu. Katalanlar maçı bırakmıyor, her geçen dakika oyuna daha fazla ağırlığını koyuyordu, 25’inci dakikada Messi’nin muhteşem vuruşunu Casillas muhteşem kurtarıyordu. İlk yarıda Casillas 3 net gol pozisyonunu başarılı şekilde kurtarıyor, takımı Real Madrid ilk yarıyı 1 – 0 önde kapatıyordu.



İkinci yarı beraberlik golü ile başladı. 49’uncu dakikada izlerken sanki Bülent Korkmaz’ın Katalan versiyonuna bakar gibi olduğum Puyol’un uçan kafasıyla Barcelona eşitliği sağlıyordu. Beraberlikten sonra Barcelona ayağa pas yapan, oyunu istediği gibi yönlendiren futbolunu sahaya yansıtmaya devam ediyor, Real Madrid evinde mahkum bir futbol oynuyordu. 77’inci dakikada maçta adı çok duyulmayan muhteşem isim Messi’nin mükemmel, akıl dolu pasında Abidal takımına maçı kazandıran golü atıyor, skoru 1 – 2’ye getiriyordu. Bu dakikadan sonra Katalanlar topu ayaklarında tutan futbollarına devam ediyorlar ve maçı 1 – 2 kazanarak, kendi evlerinde oynayacaklara rövanş öncesi avantaj sağlıyordu. Guardiola doğumgününde El Classico zaferi gören üçüncü hoca oldu, sanırım en iyi doğumgünü hediyesiydi…J






Maçta futbol dışında konuşulan olay olan Pepe’nin Messi’nin eline basması maçı izleyen herkesin tepkisini çekiyor, Pepe için anti futbol adamı yorumları yapılıyordu. Bu yorumlar Pepe’nin maçlarda yaptığı hareketler yüzünden haklı yorumlar oluyordu.
Maçı takip eden Türk izleyicileri için önemi de kadrosunda üç Türk oyuncu bulunduran Real Madrid de Milli Takım Oyuncumuz Hamit Altıntop’un ilk kez El Classico’da forma giymesi idi. İlk 11’de maça başlayan ve 90 dakika forma giyen Hamit maç içinde karşılıklı oynadığı Iniesta’yı zaman zaman kaçırsa da, dünya’nın en büyük maçlarından biri olan El Classico’da 90 dakika oynayarak hepimizi gururlandırdı.

14 Ocak 2012 Cumartesi

ŞAMPİYONLUĞA DOKUZUNCU ADIM



Galatasaray için 9 sayısının çok önemli olduğu bir maçtı. Karabük’ü yendiği takdirde bir sezonda en uzun galibiyet serisini egale edecek, Fatih Terim ise Galatasaray’ın başında en uzun kazanma rekorunu kıracaktı. Havanın karlı, soğuk olduğu zemininde hava şartlarına bağlı olarak ağır olduğu bir ortamda başladı maç... Fatih Terim kadroda ilk 11’e Sabri yerine Servet’i monte etmişti.



Maç bir hayli hareketli başladı, 1. dakika dolmadan Selçuk’un hatasında Karabük mutlak gol pozisyonu yakalıyor, kalesinde her geçen gün güven veren Muslera takımını şoka sokucak bu topun gol olmasını engelliyordu. Bu topun geri döndüğü pozisyon ise Karabük’ü şoka sokucak şekilde 2. dakika’da Baros’un vuruşuyla gol oluyor, Galatasaray 1 – 0 öne geçiyordu. Erken gelen gol Galatasaray’ı rahatlattı rahatlatmasına ama Karabük bulduğu pozisyonlarla Galatasaray kalesini yoklamaya devam edip, tehlikeler yaratıyordu. Nitekim 26. dakikada Karabük %100 bir pozisyon yakalıyor ancak Muslera müthiş bir kurtarışla bu pozisyonda takımına oh dedirtti. Hızlı başlayan maç hızlı sona eriyor, ilk yarının son dakikalarına Galatasaray bir gol daha sığdırıyordu. 42. dakikada Elmander takımını 2 – 0 öne geçiriyordu. 2. golden hemen sonra Karabük yine gol kaçırıyor ve 45. dakikada Karabük’lü Mablala ikinci sarı karttan kırmızı kartla oyun dışı kalıyordu. İlk yarı Galatasaray’ın 2 – 0 üstünlüğü ve Karabük’ün 10 kişi kalması ile sona erdi. İlk yarıda göze çarpan Selçuk’un her zamanki performansından daha düşük performansla oynaması ve Kazım’ın oyundan ilk çıkarılan isim olması gerektiğiydi. İkinci yarı adeta penaltı ile başlıyor, 47. dakikada Hamza ceza sahasına girer girmez Elmander’i düşürüyor, hakem tereddütsüz penaltı noktasını gösteriyordu.



 Penaltı vuruşunu Melo gole çeviriyor, Galatasaray skoru 3 – 0’a getiriyordu. 3 – 0’dan sonra Fatih Terim iki oyuncu birden değiştirip, son maçın hatalı ismi Sabri’yi Servet’in yerine oyuna alıp, ilk yarıda kötü oynayan Kazım’ın yerine de Engin’i oyuna dahil ediyordu. 66. dakikada Galatasaray kalesinde maç boyunca gol pozisyonları bulan Karabük adına eski Galatasaraylı Mustafa Sarp golü buluyor, skoru 3 – 1 ‘e getiriyordu. Ama Elmander 2 dakika sonra kendisinin 2’inci takımının 4’üncü golünü atarak farkı tekrar 3’e çıkarıyordu. Fatih Terim son oyuncu değişikliği hakkını da takımının hızını kesmemek için Sercan’ı oyuna dahil ederek kullanıyordu. Herkes bu maçta 4 – 1 bitecek derken 88. dakikada Engin 5’inci gole imza atıyor, karlı bir havada maçın sonucunu 5 – 1’e getiriyordu. Tüm İstanbul’un elektriksiz kaldığı, soğuk ve karlı havada Galatasaray taraftarlarının yüzünü yine güldürüyor, maçı 5 – 1 kazanıyor, 9’da 9 yaparak iki rekorunu da kırıyordu.



Fatih Terim eski öğrencisi büyük kaptan Bülent Korkmaz’ın takımı Karabük engelini de başarılı şekilde aşıp, rekorları egale ederek yoluna devam ediyor, Galatasaray’ı şampiyonluğun en büyük adayı haline getiriyordu. Eh bu ortamda da hem takım, hem yönetim hem de taraftarlar şampiyonluk için kenetlenmiş durumda…



Galatasaray adına çok pozisyon verdiği, bulduğu pozisyonları iyi değerlendirip goller attığı bir maçtı, Karabük için ise basit hatalarla goller yedikleri, bulduğu pozisyonları değerlendiremediği, bölüm bölüm iyi oynadığı bir maçtı. Galatasaray adına yakışan futbolunu oynayarak, kazandığı maçlarla hedefine doğru yolda…J

10 Ocak 2012 Salı

4 – 1 İLE BİR ÜST TURA

Çoğu zaman yaşanan tatsız, zevk vermeyen Türkiye Kupası 3’üncü tur maçında Galatasaray soğuk, yağışlı havada Arena’da Adana Demirspor’u ağırladı. Adana Demirspor’un Galatasaray’ın karşısına çıkması bu takımda yetişen, futbol oynayan Fatih Terim ve Hasan Şaş için şüphesiz farklı duygular içeriyordu.



Maça dönersek; Galatasaray maça neredeyse tamamen yedek ağırlıklı futbolcularla çıkmıştı, Fatih Terim son lig maçında yaptığı hatalarla adından sıkça söz ettiren Sabri’ye maç eksiğini kapatması, güvenini tekrar kazanması için tekrar ilk 11’de görev vermişti. Galatasaray adına ilk net pozisyon 9’uncu dakikada Sercan’dan gelirken, maçın en net gol pozisyonu 11’inci dakikada Servet’in büyük hatasında Raşit’ten geliyor ama Muslera’nın arkasında güven veren isim olduğunu bir daha kanıtlayan Ufuk gole izin vermiyordu. 16’ıncı dakikada Engin’in kaptığı top sonrası Galatasaray’ın kaptanı Ayhan ilk gole imzasını atıyordu. Adana Demirspor yakaladığı pozisyonlardan faydalanamazken, Galatasaray  ikinci atağında golü buluyordu. 37’inci dakikada Ayhan’ın direkten dönen topunu bu kez Engin tamamlıyor, takımını 2 – 0 öne geçiriyordu. İkinci golden 5 dakika sonra bu kez genç yetenek Mertan’ın asistinde Sercan ağları buluyor, Galatasaray ilk yarıyı 3 – 0 önde kapatıyordu. İkinci yarıya Adana Demirspor iki değişiklikle, Galatasaray ise Ayhan’ın yerine Aydın değişikliği ile başlıyordu. Adana Demirspor ikinci yarıya daha atak, etkin başlarken Galatasaray daha tutuk bir oyun oynuyordu. Adana Galatasaray’dan daha çok gol pozisyonuna giriyor fakat kaleci Ufuk kalesinde başarılı kurtarışlar yapıyordu. 67’inci dakikada Sercan takımı adına gol perdesini kapatan futbolcu oluyor, Galatasaray’ı 4 – 0 öne geçiriyordu. Dördüncü golden sonra bile Adana daha çok pozisyon bulan taraf olmaya devam ediyordu.






Nitekim 74’üncü dakikada Servet’in maçın başından beri yaptığı hatalarından üçüncüsünde Erçağ Adana Demirspor adına golü buluyor, skoru 4 – 1 ‘e getiriyordu. Maçın skorunda  4 – 1 ‘den sonra değişiklik olmuyor, Galatasaray maçı 4 – 1 kazanarak bir üst tura adını yazdırıyordu.



Galatasaray adına maçın en güzel yanı gelecek vaat eden üç genç ismi Arena’nın çimlerinde görmekti sanırım… Fatih Hoca’nın Mertan’a 90 dakika, Okan’a ve 16 yaşındaki Berk’e maç içinde şans tanıması Galatasaray’ın geleceği adına çok sevindirici gelişmeler… Galatasaray adına zor olmayan, bulunan pozisyonların değerlendirildiği bir maç oldu, Galatasaray Türkiye Kupasında yoluna devam ediyor, hedef tabiki kupaJ
Son bir cümlede bu havada takımlarını Arena deplasmanında yalnız bırakmayan, kötü sonuca rağmen destekleyen Adana Demirspor taraftarına yazmak istedim. Sanırım hepimizin Türkiye’de de görmek istediğimiz deplasman taraftar profiline örnek oldular, takımlarının baştan sona yenik olduğu bir maçta tezahüratları ile güzel görüntüler sergilediler.


7 Ocak 2012 Cumartesi

UYARI + CESUR KARARLAR = GALİBİYET





Ligin ikinci yarısının ilk deplasman maçı Samsunspor deplasmanında Galatasaray 8’de 8 ile yola devam etmek için sahadaydı. Fatih Terim kadroda iki yeni zorunlu değişiklik yapmıştı, Fildişi Milli Takımı’na giden Eboue’nin yerine yeni sakatlıktan çıkan Sabri’yi, kart cezalısı Kazım’ın yerine Engin’i ilk 11’e monte etmişti. Samsunspor kısıtlı kadrosu ile Galatasaray’a karşı uzun toplarla atak yapan bir oyun tarzıyla sahadaydı.



Maçın başlama düdüğü ile birlikte Galatasaray ilk 20 dakika 2 net pozisyon bulmuş ama bu pozisyonları gol yapamamıştı. 22’inci dakikada Ekigho Samsunspor’u 1 – 0 öne geçiren golü atıyordu, golde Sabri’nin Ekigho’nun arkasında kalmasının etkisi bana göre vardı. Galatasaray ilk golün etkisinden çıkmadan 32’inci dakikada Sabri’nin rakibe kafasıyla adeta asist yaptığı pozisyonda Ekigho hem kendisinin hem takımının 2’inci golünü atıyordu. 2 – 0 ‘lık skorun ardından Galatasaray iyice oyundan düşüyor, maçın ilk yarısını kendisine yakışmayan bir futbolla noktalıyordu. Galatasaray taraftarının aklında Eboue’nin yokluğunda sakatlıktan yeni çıkmış Sabri’nin yerine Ujfalusi’nin sağ bek’e çekilip, Servet’in oyunda olması daha mı iyi olurdu sorusu beliriyordu…İlk yarıda yenen hatalı gollerin dışında, Engin’in ayağında çok fazla top tutarak oynaması ve kanatlara açılamamakta Galatasaray’ın kötü oyununun sebeplerindendi. Samsunspor ligin en çok gol yiyen ve en az gol atan takımlarından olmasına rağmen ilk 45 dakikada Galatasaray’a karşı 2 gol buluyor ve ayağını yorganına göre uzatan bir takım görüntüsü veriyordu.



İkinci yarıya Galatasaray beklenen oyuncu değişikliği ile başlıyordu, Sabri oyundan alınırken yerine Riera oyuna dahil oluyordu. Galatasaray Fatih Terim’in devre arasındaki uyarılarının ardından ikinci yarıya baskılı, etkili bir oyunla başlıyor ve 50’inci dakikada Semih ile skoru 2 – 1 ‘e getiriyordu. Bu dakikadan sonra Galatasaray oyunu kazanma isteğini sahaya iyice yansıtmaya başlıyor, Fatih Terim’in cesur oyuncu tercihleri ile de etkili oluyordu. 70’inci dakikada Selçuk takımına eşitliği sağlayan golü atıyordu. Skor 2 – 2 olduktan sonra kendine gelen Galatasaray fırtına gibi esiyordu, bunda yorulan ve kısıtlı kadrosu bulunan Samsunspor’un 2 – 0 ‘lık skoru koruyamamasının payıda vardı. 2 – 2 ‘den 7 dakika sonra Emre Çolak’ın adrese teslim ortasında Baros takımını öne geçiren golü atıyor, Galatasaray 2 – 0 geriden gelip 3 – 2 öne geçiyordu. 84’üncü dakikada transfer olduğundan beri takıma katkısı tartışılan Sercan gecenin skorunu belirleyen gole imza atıyordu. Galatasaray maçı 35 dakikada bulduğu 4 golle 2 – 4 kazanıyordu. Fatih Terim maç deplasmanda berabere iken orta sahadan adam çıkartıp, forvete adam alarak cesaretini, kazanma hırsını ortaya koyuyordu. Nitekim aldığı bu risk takımına galibiyeti getiriyor, Fatih Terim bir kez daha neden büyük hoca olduğunu ispatlıyordu.





Maç sonunda Galatasaray 8’de 8 yaparak yoluna devam ediyor, kendisini izleyen tüm futbolseverlere ve taraftarına geriye düştükten sonrada  gerçek gücüyle maçı kazanabileceğini gösteriyordu. Bu maç Galatasaray için zor geçti, ilk yarısı kabus olan ikinci yarısı ise gollerle süslü olan bir maçtı ve sanırım bu galibiyet tüm takımdan maçta hatası fazla olan Sabri’ye moral hediyesi oluyordu…

3 Ocak 2012 Salı

ŞAMPİYONLUK HEYECANI SARDI DÖRT BİR YANI…





Galatasaray Türk Telekom Arena’da 6’da 6 yaparak lider kapattığı ilk yarının ardından ikinci yarının ilk maçında da Arena’da İstanbul Büyükşehir Belediye’yi yenip 7’de 7 ile yoluna devam etmek istiyordu. Galatasaray’ın bu isteğine karşılık rakibide kötü gidişine bu maç ile dur deme arzusu içindeydi. İstanbul Büyükşehir Belediye’nin teknik direktörü olan Galatasaray’ın eski futbolcusu Arif Erdem bu kez eski takımına, eski hocasına karşı farklı bir mücadele içindeydi. Maç öncesi tribünlerin efsane oyuncuları anma organizasyonunda Arena’daki yerini alan Türkiye liglerinin ilk yabancı gol kralı Tarık Hodziç’e yaptıkları tezahüratlar ve Arif Erdem’i tribünlere davet etmeleri güzel kareler oluşturdu.



Maç bu güzel kareler ile sıcak, iyi bir atmosferde başladı. Galatasaray 6’da 6 yapan kadroda tek değişikliği cezalı Melo’nun yerine Engin Baytar’ı koyarak yapmıştı. Dakika 7’de Emre Çolak’ın sol ayağı ile vurduğu müthiş şutun gol olması ile Galatasaray erken bulduğu gol ile 1 – 0 öne geçiyordu, bu dakikalarda taraftarların aklında maç farka gider düşüncesi geliyordu. Ancak golden tam 7 dakika sonra 14’üncü dakikada Visca’nın golü ile Belediye eşitliği yakalıyor, Galatasaray skor 1 – 1’e geldikten sonra tutukluk yaşıyordu. Bu dakikalarda Belediye hücumda çabuk çoğalan, orta alanda pres yapan bir görüntü çizip, tehlikeli ataklar ile Galatasaray kalesine geliyordu. 41’inci dakikada Webo Semih’in ayak bileğine yaptığı sert hareket sonrası kırmızı kartla takımını 10 kişi bırakıyordu. İlk yarı 1 – 1’lik skor ve Webo’nun kırmızı kartı ile son buldu. İkinci yarıya Galatasaray evinde oynamanın avantajı ile tribünden gelen yoğun destekle başlıyor, üstüste ataklar buluyordu. 51’inci dakikada sahneye yine Emre Çolak ve müthiş sol ayağı çıkıyor, Emre takımını birkez daha öne geçiriyordu. 2 -1’lik skor’dan sonra 10 kişi kalan Belediye’nin mücadele gücü zayıflıyor, Galatasaray oyuna ağırlığını koyuyordu.





 58’inci dakika’da Kazım ile Galatasaray net bir pozisyondan yararlanamıyordu. Galatasaray’ın etkili forveti Milan Baros üstüste yakaladığı pozisyonlardan şansında etkisiyle gol bulamıyor derken 72’inci dakikada Baros golü atıyor, takımını 3 – 1 öne geçiriyordu. Üçüncü golden sonra Galatasaray oyunu Belediye’nin sahasına yıkıyordu. Maçın kapanış perdesini 91’inci dakikada Selçuk İnan uzaktan sert bir şutla golü bularak kapatıyordu.



Galatasaray maçı 4 – 1 gibi net bir skorla kazanıyor, kaldığı yerden galibiyet serisine devam ediyordu. Maçın yıldızı olarak akıllarda maçta 2 gol atan Galatasaray’ın son zamanlardaki parlayan genç futbolcusu Emre Çolak kalıyordu. Fatih Terim yönetimindeki Galatasaray iyi oynayan, kazanma hırsını sahaya yansıtan, takım ruhunun zirve yaptığı bir ortamda şampiyonluk yolunda emin adımlarla ilerlerken taraftarlarına da özlediği takımı izletiyor. Bu ortamda biz taraftarlara da izlemek ve desteklemek kalıyor bu özlenen Galatasaray’ı…J