3 Ekim 2012 Çarşamba

BASKI VAR, SONUÇ YOK



Türk Telekom Arena’daki 52bin Galatasaray taraftarı için, ekranların başında bu heyecana ortak olan milyonlarca Galatasaray’lı için dün geceki maç bir ilkti. Türk Telekom Arena’da aslan ilk kez Şampiyonlar Ligi maçına çıkıyordu. Rakip dişimize göre diye düşündüğümüz Portekiz temsilcisi Braga idi.




Tribünler bu özel gün için yine UltrAslan önderliğinde muhteşem bir şova imza attı. Artık sanırım herkes UltrAslan’ın mükemmel koreografilerine alıştı. Tribünlerden maça dönecek  olursak; Galatasaray için maç öncesi iki tatsız olay vardı. Biri son Manchester maçının yıldızı Hamit’in sakatlığı, diğeri ise Elmander’in ağır gıda zehirlenmesi yaşamasıydı. Elmander 18 kişilik kadroda yerini alırken, Hamit bu maçta arkadaşlarını yalnız bıraktı.




Galatasaray sahaya ideal bir 11 ile kazanmak için çıktı. Maça hızlı başlayan tarafta Galatasaray’dı. Ancak net gol pozisyonunu bulan Braga oldu. 27’inci dakikada Amorim’in üç defans oyuncusunun arasından vurduğu şutu Muslera çıkarmayı başardı ancak dönen topu Micael tamamladı. Braga’nın 0 – 1 öne geçmesinin ardından takımını oyunda tutan isim üst üste net iki pozisyon çıkaran Muslera oldu. İkinci yarıya Galatasaray heyecanlı Amrabat’ı Aydın ile değiştirerek başladı. Skora dengeyi getirmek için Braga kalesini abluka altına alan, adeta gol için saldıran taraf Galatasaray’dı. Ancak Galatasaray’ın orta sahasının kilit ismi olan Selçuk ve Melo’nun verimsiz olması, Umut’un kendinden beklenmeyen formsuzluğu, Burak’ın gol vuruşlarındaki etkisizliği baş gösterince Galatasaray baskıdan gol çıkaramadı. Hepimizi heyecanlandıran pozisyon ise şüphesiz 77’inci dakikada direkten dönen Aydın’ın vuruşuydu. Galatasaray gol için bastırınca tipik ya 1 – 1 olacak ya 0 – 2 olacak durumu ortaya çıktı. Ve 90 + 4’de Alan maçın skorunu belirledi.






Galatasaray Şampiyonlar Lig’indeki ikinci maçındanda puansız ayrılarak gruptan çıkma umudunu zora soktu. Galatasaray’ın önünde alabileceği 12 puan var şimdi bu 12 puanın kaçını alabilirize konsantre olma zamanı takımımız için… Unutmayalım ki bu takım Milan’ı son dakikada yenerek yoluna UEFA Kupasında devam etmiş ve UEFA Kupasını 2000 yılında müzesine götürmüştü. Şimdi neden birkez daha olmasın demeyi herşeye rağmen hakediyor bu takım…

24 Eylül 2012 Pazartesi

3 PUANDAN ÖTE ARKADAŞLIK MAÇI



Bloğumu yazmayı, bu sarı kırmızı sevdamı, heyecanımı paylaşmayı seviyorum. Biliyorsunuz bir süredir hem blog yazıyorum hemde Galatasaray’ın peşinde olanların sitesi pesindeyiz.org’da yazıyorum. Bazen bir maçı iki farklı şekilde yazmak kolay olmuyor hatta mümkün olmuyor. O yüzden zaman zaman iki taraftada aynı yazılarımı paylaştığım olabiliyor, bu zamanlar için okuyan herkesten özür diliyorum.

İçimi döküp özürümü dilediğime göre Galatasaray’a dönersek eğer bahsetmemiz gereken sanırım bize 3 puanın yanında takımda özlenen arkadaşlığı, birlikteliği gördüğümüz Akhisar Belediye maçı… e-Evet Galatasaray dün gece Manchester United deplasmanından sonra Arena’da dişine göre olmayan, ligin mütevazi kadrolu ekiplerinden Akhisar’ı ağırladı. Maçı yazmanın, uzun uzun irdelemenin anlamı yok. Futboldan azıcık anlayanların bile gördüğü şey, iki takım arasındaki büyük fark idi.

Galatasaray’da orta sahanın değişilmez üçlüsü olma yolunda hızla ilerleyen Selçuk – Melo – Hamit dışında birçok futbolcu dünkü maçta dinlendirildi. Galatasaray maçın başlama düdüğü ile birlikte oyunu istediği gibi oynayan, tempoyu ayarlayan taraf oldu. Geçen sezon Trabzonspor’da gol kralı olan Burak Yılmaz Galatasaray’da gol perdesini açan ve kapatan isimdi. Geceye 2 gol ve arkadaşlık asisti ile damga vurdu. Burak Sercan’a müsait olduğu pozisyonda asist yaparak 260 gün sonra Sercan’ın golle buluşmasına aracı oldu. Bu asistin adı olsa olsa arkadaşlık asisti olurdu J.






İlk yarının 2 – 0 Galatasaray üstünlüğü ile geçilmesinin ardından ikinci yarıdada değişen birşey olmadı. Akhisar 90 dakika boyunca oyunda varlık gösteremedi. 58’inci dakikada Burak’ın Sercan’a yaptığı arkadaşlık asistini bu kez Galatasaray’a adaptasyonu biraz uzun süren ama son 2 maçtır sahanın en iyilerinden olan Hamit Burak’a “ al da at” olarak yapıyordu. 3 puanın 3 golle alınmasının ötesinde Galatasaray için 2000 ruhunun geri geldiğinin en güzel ispatı takımdaki bu birliktelik, arkadaşlık oluyordu.




Galatasaray bu sene hedeflediği Avrupa’da başarıyı yakalamak için adım adım ilerliyor, şüphesiz elindeki zengin kadro her kulvarda başarı isteyen takımımız için avantaj. Tabi bu kadroyu doğru rotasyonlarla sahaya çıkaran bir teknik heyetimiz ve Fatih Terim hocamız olduğu Galatasaray için esas avantaj. Sayın Başkanımız Ünal Aysal’ında söylediği gibi Sir Alex Ferguson Manchester United için ne ise Fatih Terim’de Galatasaray’ımız için o hatta daha fazlası...




Herşeyin olumlu olarak ilerlediği takımımızı sahada kazanırken görmek, mücadele ederken görmek bizler için muhteşem. Manchester United maçından sonra lige 3 puanla dönmek güzel oldu, bu maç geride kaldı şimdi yeni maçlara bakma zamanı…

Bu arada bloğumu takip edenler bilir, ailecek yaptığımız Arena çıkarmalarını, en büyükten en küçüğümüze yaşadığımız coşkuyu… Dünkü maç bu sezon bizim ailecek yaptığımız ilk Arena çıkarması idi, darısı nicelerine ;)






20 Eylül 2012 Perşembe

MÜKEMMEL FUTBOL, ADALETSİZ SKOR…






Her Galatasaraylı için heyecanın dorukta olduğu Şampiyonlar Lig’i ilk maçı için neler yazılır diye zorlanmamak elde değil…

Nitekim 5 yıl sonra devler ligine geri dönen Aslanların ilk maç performansı şahsen benim için merak konusuydu. Fatih Terim’in sahaya çıkardığı kadroyu görünce, kazanmak için oynayan yürekli Galatasaray’a kavuştuğumuzu anlamam uzun sürmedi.






Maçı uzun uzun yazmanın anlamı yok, izleyen herkesin Galatasaray’ın iyi oyununu takdir ettiği kesin. Direkten dönen, kalecinin kurtardığı toplar ve maçın kaderini etkileyen Alman hakem’in vermediği 2 net penaltımız İngiltere deplasmanından puansız dönmemize sebep oldu.  Yenilmiş olsakta oynanan futbol yıllardır devler lig’ine hasret kalmış Galatasaray taraftarını rahatlattı. Bu güzel futbol gelecek maçlar için umut verdi. Tüm İngiliz gazetelerininde bahsettiği gibi Manchester United’ın kendi sahasında 10 kişi ile defans yapması görülmemiş bir durum iken Galatasaray dün Old Trafford’da bunu başardı.






Güzel futbol, hakedilmeyen bir skorla biten maçın ardından bu gruptan çıkma ihtimalimizin güçlendiğini görmek sevindirici. Bu maç bitti şimdi önümüzde Arena’da oynanacak Braga maçı var. Bu futbol devam ettiği sürece Galatasaray rakiplerine korku salmaya devam edecek. Galatasaray bir kez daha Avrupa’da başarıya doğru emin adımlarla ilerleme adına iyi bir başlangıç yaptı umarım kalan adımlarda daha iyi bir şekilde devam eder.

28 Ağustos 2012 Salı

FARKLI DERBİ…



Sezonun ilk derbisi için İnönü’de Beşiktaş Galatasaray’ı ağırladı. Maç öncesi favori olan takım Galatasaray olarak gösterilsede derbilerin favorisi olmadığını birkez daha gördük.




Galatasaray maça ideal sayılabilecek 11’i ile başladı. Soru işareti yaratan isimler maç eksiği olan Melo ile takıma uyumu uzun süren Hamit idi. Maça fırtına gibi başlayan tarafın Galatasaray olduğunu yazmak yanlış olmaz. Daha 1. Dakikada Umut’un kaçırdığı % 100 gol pozisyonu buna en güzel örnek sanırım. Galatasaray iyi oynarken, gol pozisyonları yakalarken 8’inci dakikada Fernandes’in kullandığı duran topu Melo ters vuruşla ağlara yollayınca Beşiktaş 1 – 0 öne geçiyordu. Bu gol ekran başındaki tüm Galatasaraylıları şoka soktu. Golden sonra baskıya devam eden taraf yine Galatasaray'dı. Nitekim 20’inci dakikada skoru eşitleyen gol Elmander’den geldi. Skorun 1-1’e gelmesinden sonra Galatasaray baskıyla ikinci gol bulur diye düşünürken, defansta Semih’in büyük hatasında adeta küllerinden doğan Holosko 43’üncü dakikada Beşiktaş’ı 2 – 1 öne geçiren gole imzasını attı. İlk devre 2 – 1 biter derken 45’inci dakikada maçın başından beri sayısız gol pozisyonunu harcayan Umut takımına 2-2’yi getiren golü atarak devrenin eşitlikle kapanmasını sağladı. İlk 45 dakika sahada futbol adına herşeyi yapan, iyi oynayan taraf Galatasaray’dı, atılan 4 golün 3’ünün atan 1’ininde asistini yapan taraftı aynı zamanda… Melo’nun şanssız şekilde kendi kalesine attığı gol ve Semih’in bir derbide daha büyük hata yaparak gole sebep olması Galatasaray adına talihsizlikti.






İkinci yarı ilk devreye oranla daha dengeli bir futbolla başladı demek yanlış olmaz. 51’inci dakikada Galatasaray’da hata yapma sırası Hakan Balta’ya geliyor, Hakan’ın ıska geçtiği top ile yoktan var olan pozisyon gole dönüşüyordu. Holosko takımının 3’üncü kendisinin 2’inci golüne imza atıyordu. Skorun 3 – 2’ye gelmesinden sonra Galatasaray’da oluşan paniğe ise anlam vermek imkansızdı Galatasaray taraftarı için… Fatih Hoca’nın yaptığı oyuncu değişiklikleri azda olsa paniği hafifletir gibi olsa da Galatasaray istediği oyunu bir türlü ortaya koyamadı. 86’ıncı dakikada çok tartışılan pozisyonda verilen penaltıyı Selçuk gole çevirince maç 3 – 3 beraberlik ile sonlandı. Galatasaray ilk yarısını iyi, ikinci yarısını kötü oynadığı ve talihsiz hatalar yaptığı bu farklı derbiden 1 puanla ayrıldı. Ve derbilerin favorisi olmaz sözünü birkez daha öğrenmiş olduk.






Herkesin konuştuğu hatta çoğu kişinin hakarete varan sözlerle dile getirdiği penaltı pozisyonu içinde fikrimi yazmak istedim. Burak’ın pozisyonu bencede penaltı değildi ancak hakem Bülent Yıldırım ilk yarının henüz başlarında kaleci Cenk’in Hamit’i düşürmesine ve bana göre kendisine avantaj sağladığı için kusurlu değerlendirilmesi gereken Hilbert’in pozisyonunu devam ettirerek maçı hatalarıyla yönetti. Şimdiye dek hakemi kandıran hareket yapan ne ilk ne son futbolcu Burak olacak, eleştiri yaparken herkesin buna dikkat etmesi gerektiğini düşünüyorum. Ligin daha başlarında hatalı kararlara imza atılarak yönetilen maçlar umarım uzun sürmez. Sanırım tüm taraftarlar artık adil yönetilen bir lig’i özlemiş durumda…

22 Ağustos 2012 Çarşamba

3 PUANLI BAŞLANGIÇ…



Ligin açılış haftası bayrama denk gelince ilk maçın yazısıda bayramın tatlı telaşına takıldı. Ama lig’e başlamak atlanamazdı.

Galatasaray Süper Lig’e sahasında ligin renkli takımlarından olacağı hatta yaptığı transferlerle ilk 5’i zorlayacağı konuşulan Kasımpaşa maçı ile başladı. 






Maç dengeli başladı demek yanlış olmaz, her iki takımda atağa kalktığında etkili olan görüntü çizdi. Melo’nun takıma geç katılmasından dolayı orta sahada Selçuk – Hamit ikilisine görev vermişti Fatih Terim. Daha kesin konuşmak için erken ama Selçuk’un, orta sahadaki partneri Melo olduğu zaman daha etkili bir oyun oynadığı net gibi görünüyor. Hamit’in Galatasaray’a, Galatasaray’ında Hamit’e alıştıktan sonra oyunun daha etkili olacağı kesin… Birbirini yoklayan bir futbol devam ederken Galatasaray Elmander ile gole yaklaşıyordu. 35’inci dakikada kazanılan serbest vuruşta ilk önce sahneye çıkan 90 dakika sonunda sahada basmadık yer bırakmayacak olan Emre Çolak’tı. Emre’nin kullandığı topta golü bulan ise Galatasaray’da bu sene forvet mevkiine ambargo koyacağa benzeyen Umut’tu. İlk devre Galatasaray’ın 1 – 0 üstünlüğü ile sona erdi. İkinci 45 dakikada ilk yarı gibi karşılıklı pozisyonlar ile başladı. Kasımpaşa hızlı geldiği ataklarda savunmayı zorlar bir görüntü sergiledi ancak Galatasaray savunmasında Dany hızı ile bu tür pozisyonlarda başarılı olacağını birkez daha gösterdi. 69’uncu dakikada tıpkı Süper Kupa finalinde olduğu gibi duran toptan gelen topa boş pozisyonda kalan İlhan kafayı vurunca Kasımpaşa skora denge getirdi. 1 – 1 ‘den sonra oyun hareketlendi, Kasımpaşa Galatasaray kalesinde bulduğu ataklarla tehlikeli oldu. Galatasaray’da Melo’nun oyuna girmesi orta sahada topun daha çok Galatasaray’da kalmasını sağladı. 87’inci dakikada sahneye yine maçın yıldızlarından Emre Çolak çıktı. Emre’nin duran toptan kullandığı atışta Kasımpaşalı futbolcudan seken topu direk dibinde tamamlayan, takımına galibiyeti getiren golü atan kişi yine Umut’tu.






Galatasaray Umut Bulut’un ve Emre Çolak’ın parladığı maçta 3 puanı alarak lig’e iyi bir başlangıç yaptı.

3 puanla başladığımız Süper Lig’de her geçen gün daha keyifli maçlar izlemeyi ve galibiyetlerle şampiyonluğa ulaşmamız dileğiyle…J

13 Ağustos 2012 Pazartesi

NEREDE KALMIŞTIK…!


Nihayet gerçek bir maç ile sezonu açtık dün gece. Hemde ne maç ile… Ezeli rakibimiz Fenerbahçe'nin sahasında şampiyonluk kupasını kaldırarak kapadığımız sezonu yine bir Fener maçı üstelik Süper Kupa finali ile açıyorduk. Hepimizin aklında kupayı kaldırmaktan başka birşey yoktu. Bunca zamandır okuduğunuz, zaman zaman fotoğraflarla tanık olduğunuz fanatik ailem ve ben maçın başlama düdüğü ile birlikte adeta tribündeymişiz gibi izlemeye başladık bu heyecanı… Kolay değil maçın günü bize yeğenim Miray’ın doğumgünü kutlamasının zamanını değiştirmişti, anlayacağınız o gün Galatasaray’ın maçı varsa planlar ona göre yapılıyor bizde J




Gelelim 90 dakika süren heyecana… Galatasaray maça hızlı, önde basan, gol arayan bir oyunla başladı. İlk dakikalarda kaçırılan iki net gol pozisyonu maçın gollü geçeceğinin habercisi gibiydi. Bu kadar kendini hissettiren gol 19’uncu dakikada Selçuk’un stilini iyi bildiği Umut’a çıkardığı uzun pasla geldi. Umut şık bir vuruşla oyuna yeni giren, ısınmaya zamanı kalmayan kaleci Mert’i avladı ve Galatasaray’ı 1 – 0 öne geçirdi. Golden sonrada iyi oyun devam etti ama ilk devrenin sonunda tartışılan birçok karardan biri olan serbest vuruşta Fenerbahçe Alex ile golü buldu. Devre arasına 1 – 1 ‘lik skor ile girilirken eminim çoğu Galatasaraylının aklından “ oynayan biziz ama skor 1 – 1 Allahım “ cümlesi geçiyordu. İkinci 45 dakikayada atak başlayan Galatasaray’dı. 58’inci dakikada adeta ilk golün kopyası olan bir uzun pas daha geldi Selçuk’tan Umut’a ve sonuç Umut hem kendisinin hem takımının ikinci golüne imza attı. İkinci golden sonra kendi adıma rahatlarız artık derken 66’ıncı dakikada Baroni’nin eline çarptı mı yoksa oynadı mı sorularının olduğu pozisyonda topu önünde bulan Kuyt’un vuruşu golle sonuçlanıp, maça eşitlik geliyordu birkez daha…




Eşitliğin gelmesinden çok Engin Baytar’ın sinirine hakim olamayıp hakemin üzerine yürümesi ve kırmızı kart ile takımını 10 kişi bırakması, o dakikalarda Galatasaray için can sıkıcı durum oluyordu. Takım 10 kişi kalınca Fatih Terim akıllıca yaptığı hamlelerle takımını sahada adeta 11 kişi oynatıyordu. Oyuna giren Amrabat hızı ile Fenerbahçe kalesinde tehlikeler yaratarak, Fenerbahçe’nin 1 kişi fazla olarak oyunu Galatasaray kale sahasına yayma çabalarına dur diyordu. 90’ıncı dakikada Caner ceza sahasında Umut’u düşürünce, hakem Cüneyt Çakır yardımcısının uyarısı ile penaltıyı verdi. Penaltı’da sahneye çıkan isim iki golün pasını veren, orta sahamızın yıldızı Selçuk İnan’dı. Topu ağlarla buluşturduğunda ise artık kupa’ya bir adım daha yakındı Galatasaray. Uzatmalarda Galatasaray kalesindeki tehlikeleri akıllıca savununca maç 3 – 2 takımımızın üstünlüğü ile sona erdi.




Maçı yazdıktan sonra kısaca çok tartışılan hakem Cüneyt Çakır için birşey yazmak istedim. Avrupa’da bu kadar başarılı olan bir hakemimizin Türkiye’de nasıl bu kadar kötü maç yönetmesine anlam ve izahat bulamıyorum demek istiyorum. Umarım Cüneyt Çakır bu sene Süper Lig’de maç sonuçlarına etki edecek kararlara imza atmaz.

Neyse herşeyi bırakalım, Galatasaray yeni transferleri, oyunu, isteği ile ışık veriyor, umut saçıyor. Karanlıkta alınan kupa ile kapadığımız sezonu aydınlıkta kupa ile açtık. Bu senede kupaların en sıkı takipçisiyiz J



5 Ağustos 2012 Pazar

HAZIRLIK MAÇI İLE YENİ SEZONA MERHABA...



Bloğuma uzun zamandır yazamadım, yazmadım. Olimpiyatları yazmak istedim ama başarısızlığımız ( Filenin Sultanları ve Potanın Perileri hariç ) beni vazgeçirdi. Galatasaray için ise ciddi bir maç sonunu bekleyip, enerjimi toplayınca yazmak istedim. Ve o gün bugün oldu. Dün oynanan Lazio maçı takımımızın en ciddi hazırlık maçıydı. Galatasaray’ı çok özleyen İzmir’de muhteşem bir atmosferde oynandı Lazio maçı. Bu maçı kaçırmak olmazdı, bizde kaçırmamak için d-smart olan bir cafe’de yerimizi aldık. Heyecanımız yeni transferlerimizi görmek, özlediğimiz takımımızı izlemek içindi. Nitekim çok ses getiren Hamit’i ve Burak’ı ciddi rakip karşısında görmek kendi adıma merak edilendi.




Galatasaray’da Fatih Terim aşağı yukarı her futbolcuyu farklı mevkilerde deneyerek bizlere farklı Galatasaraylar izletti. İlk yarıda kanatta görev alan Hamit tam bir görev adamı olduğunu yine hissettirdi ancak nacizane kendi fikrim ikinci yarıda Selçuk ile orta sahada daha başarılı bir grafik çizdi. Melo’nun olmadığı Galatasaray’da Hamit şu anda bu boşluğu doldurabilecek en iyi isim gibi duruyor. Geçen senenin gol kralı Burak ise Selçuk ile aynı takımda neler yapar sorusunu her Galatasaraylı taraftara sorduran bir isim oldu. Elmander ile ileri ikilide hırslı bir görüntü çizdi. Özellikle güçlü fiziği takım için büyük bir artı. Elmander – Burak ikilisinin yerine ikinci yarıda görev alan Necati – Umut ikiliside forvet yarışında varız dedirten isimler. Umut Galatasaray’a alışmış, adapte olmuş bir görüntü veriyor. Dün görev alan diğer yeni transferimiz Dany ‘de stoper mevkinde hızı ile dikkat çekiyor. Başarılı futboluna devam ettiği sürece Semih – Ujfalusi ikilisinden hata yapanın yerini alabilir. Bunların dışında şahsen yeni transferlerden Amrabat’ı izlemeyi sabırsızlıkla bekliyorum. Bu kadar çok istediği Galatasaray’a nasıl katkı sağlayacağı bende merak konusu olmuş durumda. Ama takımda iyi bir performans sergileyeceğine inancımda yüksek, bakalım bir sonraki hazırlık maçında izleyip göreceğiz.




Bir sürü oyuncu değişikliği ile oynadığımız Lazio maçını 1 – 0 ‘lık skorla kazanmak iyi oldu hem takıma hem taraftara… Hazırlık maçıda olsa Lazio gibi Avrupa’nın ciddi bir ekibine karşı oynanan maçı kazanmak önemliydi, kazanmak her zaman ekstra bir motivasyon kaynağı…Kazanılan bu hazırlık maçında takımda en sorunsuz bölge bana göre kale ve defans olarak göründü, kanatlarda ve bu kadar golcü oyuncuya rağmen gol bulmada sıkıntı yaşanması dikkat çekti. Ancak bu da takımın birbirine adapte olması, herkesin yerine alışması ve tabiki Amrabat’ın katılması ile aşılabilecek bir sorun. Sanırım ben nasıl başlarsa öyle gider felsefesine inanan biriyim o yüzden eksikliklere rağmen kazanmak beni mutlu etti J




Şimdi takımımızın önünde Türk Telekom Arena’da oynanacak olan Fiorentina maçı var. Bizim hasretimiz İzmir kadar büyük değil ama takımı izlemeyi özledik desek yalan olmaz. Umarım galibiyet ile başladığım yeni sezon yazılarımı geçen seneki gibi şampiyonluk ile, nice kupalar ile devam ettirmek kısmet olur. Ben yeni sezonda da bu sevdamın peşindeyim, burdan da sizlerle paylaşmaya devam edeceğim. Sarı Kırmızı ve bloğumla kalmanız dileğimle J

24 Haziran 2012 Pazar

FİNALE DOĞRU...





Avrupa Şampiyonası başladı, grup maçları tamamlandı hatta çeyrek final maçları da bugün itibari ile sonlandı. Başından beri favorim olan İspanya dün akşamki maçta Fransa engelini adeta ilk yarı izleyen herkesi uykuya sevkeden buna karşı takım Fransa’da dahil bir futbolla geçti ve yarı finalde Portekiz’in rakibi oldu. Portekiz maçının çok daha hareketli bir futbola sahne olacağını düşünüyorum umarım yanılmam çünkü sıkı bir futbolsever olarak hareketli bir İspanya maçı izlemek istiyorum.




Favorim olan takım dışında finale çıkar diye düşündüğüm Almanya da final yolunda emin adımlarla ilerliyor. Gruptaki tüm maçlarını kazanarak  çeyrek finalde Yunanistan karşısına çıktı Panzerler… Yunanistan karşısında baştan sona üstün oynayan Almanlar, bu engeli de 4 - 2 ‘lik farklı skorla geçerek finale doğru şampiyonadaki rakiplerine gözdağı veren futbolları ile yürüyorlar.

Grup maçlarında kendi adıma Hollanda’nın 0 puanla elenmesinin ve İngiltere’nin çeyrek finale kalmasının dışında bir sürpriz yoktu. Bakalım başından beri finalde karşılaşırlar dediğim İspanya – Almanya takımları finale çıkabilecekler ve biz futbolseverlere finalde turnuvanın en iyi pas yapan takımıyla, fiziken en güçlü takımının müthiş mücadelesine tanık olma fırsatı vereceklermi ?

Kişisel merakım ise; hangi takımın İspanya’nın müthiş hatta zaman zaman bayıltan pas trafiğine dur diyeceği yada diyebileceği… Yinede bu merakıma rağmen favorim İspanya… Bakalım şampiyonun yazısında kimin şampiyonluğunu yazmak kısmet olacak, o anı sabırsızlıkla bekliyorum. Finale kadar Avrupa Şampiyonasının peşinde kalmanız dileğiyle J

17 Haziran 2012 Pazar

PEŞİNDE OLMAK…



Hani bazen sorulur taraftar olmak nedir diye? Çoğu zaman “fanatik taraftar” anlayışı farklı algılanır spordan uzak kişilerin gözünde… Ama benim için içinde bulunduğum ailem için bu söz konusu değil, taraftarlığın hakkını vererek yaşayışımız devam ediyor ligler tatildeyken bile…J

Sadece peşinde olmak için peşindeyiz demek için 7’den 70’e hepimiz varız diyoruz. İşte 15.Haziran Cuma günkü Selçuk İnan ile Adidas buluşmasında olmakta peşinde olmanın bir parçasıydı. Herşey bir gün önce 15 yaşındaki yeğenim Miray’ın yarın Selçuk Adidas'da krampon tanıtımındaymış ne olur gidelim demesiyle başladı. Sadece basına kısıtlı olarak haber verilen bu organizasyonu yeğenimin sanal ortamdan nasıl öğrendiği ise hem bizim için hem Adidas yetkilileri için sürprizliğini koruyor. J














Her Galatasaraylı futbolcu Galatasaray taraftarı olan biri için kıymetlidir, sevilir ve saygı duyulur. Ama Selçuk durumu bizde biraz farklı… 7 yaşındaki minik yeğenim Burak çok büyük bir Selçuk hayranı, kendisi Selçuk sevgisini “ bizim eve gelsin onu odama kilitleyeceğim hiç gitmesin diye” cümlesiyle anlatan bir çocuk. Dahası da yok değil, maç esnasında hiç kimse Selçuk için “ ah be Selçuk, ne yaptın “ gibi negatif sözler söyleyemez şayet söylediyse bizim ufaklıktan gelen hışımın şiddeti öngörülemez. Selçuk sevgisinin Galatasaray’a ilk imza atılmasıyla başlaması, Selçuk ile havaalanında konuşup hayatının hediyesini alması ( Selçuk’un beresi ), 8 sayısının bizdeki önemini, abla – kardeş arasındaki Selçuk rekabetini ve daha birçoğunu burada yazarak anlatmak mümkün değil. J Tabi en küçüğümüzün bu sevdası bizleri de en büyüğümüze kadar etkiledi, anlayacağınız ailedeki Selçuk İnan sevgisi 7’den 70’e bizimle… İşte tüm bunların ışığında Cuma günkü buluşma bizim için gülümseme ile biten muhteşem bir gündü. O gün alınan imzalı posterler şimdi evin çeşitli bölümlerinde baş köşede, imzalattırılan formalar daha büyük bir heyecanla giyilmeyi bekliyor, çekilen resimler çerçevelendi bile…J Tüm bu yaşananlarla bizim Burak büyük tutkusu Selçuk ile buluştu unutulmayacak bir anıya sahip oldu. Hatta Burak Yılmaz’ın transferinin konuşulduğu şu günlerde basın için ilginç göndermelere de sahne olan bir organizasyonda oldu bu buluşma… Sanırım bizi olduğu kadar olmasa da Selçuk’u da etkilemiştir ufaklığımızın ona olan büyük tutkusu… Teşekkürler imza için, fotoğraf için, herşey için Selçuk İnan ve tabi ki bu buluşma için teşekkürler Adidas. J














Bu yazıda benden, benim ailemden bir peşindeyiz macerası oldu, sanıyorum okuyanlar bir kez daha bizim tutkumuza şahitlik edecek. Benim öğrendiğim, hissettiğim taraftarlık duygusu yaşlanmayan hep genç kalan bir duygu... Peşindeyiz demek sadece bir laf değil bir yaşam biçimi bana göre o yüzden hayatta hep genç, hep peşindeyiz diyerek kalmanız dileğiyle…

10 Haziran 2012 Pazar


AKDENİZ ATEŞİ           
                    

Evet kendi adıma merakla beklenen bir maçı, müthiş bir mücadele içinde geçen bir 90 dakikayı geride bıraktık Avrupa Şampiyonasında… Bir tarafta son şampiyon İspanya bir tarafta her zamanki oyun tarzıyla başka bir Akdenizli İtalya karşı karşıya geldi. Seyir zevki yüksek, bol gol pozisyonlu geçen bir maçtı. Benimde favorim olan İspanya oyuna yüksek, karşı takımın dengesini bozan olumlu pas yüzdesi ile başladı ancak İtalya oyuna dengeyi çabuk getirdi. Oyuna dengeyi getiren İtalyanlar girdikleri gol pozisyonları ile İspanya kalesini rahatsız ederek, İspanyolların ayağa pas yapan oyununu oynamalarına izin vermediler. İlk yarı pas yüzdesinde boğaların, oyunun kontrolünde ise İtalyanların üstünlüğü ile 0 – 0 geçildi. İkinci yarıda da aynı oyun tarzları devam etti.




Hem Buffon hemde Casillas iyi kurtarışları ile takımlarına desteği verince kaçan müthiş goller oldu. İtalyanların asi çocuğu Balotelli sarı kartından ve kaçırdığı net gol pozisyonundan sonra yerini Di Natale’ye bıraktı. Di Natale oyuna girmesinin ne kadar isabetli bir karar olduğunu 61’inci dakikada attığı golle gösterdi. Sanırım İspanyolların kendine gelmesi için bu gol gerekliydi. Gole kadar ayağa pas yaparak adeta vakit geçiren İspanya 64’üncü dakikada Fabregas ile eşitliği yakaladı. Her iki takımın golünde de müthiş asistler göze çarptı. Pirlo ve Silva adeta birbirlerine nazire yapacak kadar iki güzel asistle golleri hazırladılar. 







1 – 1’lik eşitlikten sonra iki takımda net pozisyonlar yakaladı, İspanyollar İtalya’nın katı defansını ve kalesinde tecrübe abidesi olan Buffon’u geçemedi, İtalyanlar ise son vuruşlarda iyi değildi.
Bu güzel 90 dakika bana göre iki takımında müthiş mücadelesi doğrultusunda hakedilen bir sonuçla sonlandı. Sanırım iyi top oynayan, bize gerçekten futbol seyrettiren bu iki Akdeniz takımının mücadelesini Euro 2008’den beri özlemişiz. Özlem gidermek, futbol izlemek, heyecan yaşamak iyi geldi. Bundan sonra da keyifli maçlara devam… Bakalım tahminler tutacak mı tutmayacak mı?
                                                                                                

ŞAMPİYONAYA MERHABA




2012 Avrupa Futbol Şampiyonası dedik dedik sonunda başlayan maçlarla tahminlerimize , favorilerimize, arkadaş ortamındaki tipik maç sohbetlerine başladık. Çoğu kadın için sıkıcı bir dönem olarak görünsede benim için futbola, güzel oyuna doyduğum ve keyif aldığım bir görsel şölen Avrupa Şampiyonası… Şampiyona öncesi favorim İspanya diyordum halada favorim İspanya. Karşısında final oynayacak en güçlü adayımda Almanya.

Ölüm grubu olarak adlandırılan Hollanda, Danimarka, Almanya ve Portekiz’in yer aldığı grup gerçekten büyük mücadeleye sahne olacağını daha ilk maçlardan gösterdi. Sürpriz bir Danimarka galibiyeti geldi. Bu galibiyetin sürprizliği kadar portakal formalarına rağmen Hollanda olduğuna inanmakta zorluk çektiğimiz bir takım vardı sahada Hollanda adına, bu da bence diğer bir sürprizdi. 



Grubun beklenmedik skorla biten ilk maçının ardından gözler Almanya – Portekiz maçına çevrilmiş, panzerlerin Portekiz’i ezip ezemeyeceği görüşleri dile geliyordu. Almanya’nın bitmek tükenmek bilmeyen savunması, enerjisi bu maçta da kendini gösterdi. Portekiz ikinci 45 dakikada geri çekilince kalesinde golü görmesi şaşırtıcı olmadı. Almanya tıpkı 2000’lerde Milli takımımızın iskeletini Galatasaray’ın oluşturduğu gibi iskeleti Bayern Münih kadrosundan oluşan takımıyla turnuvalarda başarılı olma geleneğini şampiyonanın ilk maçında da gösterdi. Portekiz adına direklerde büyük şanssızlıktı dün akşamki maçta. Direklere ve forvetin etkisizliğine takılan Portekiz ölüm grubundaki ilk maçında Almanya’ya 1 – 0 ile boyun eğdi.







Finale çıkar diye tahmin ettiğim Almanya’nın grubundan sonra bu gece sahne turnuvadaki favorim İspanya’da. Bakalım adeta iki tane ilk 11 çıkaracak kadar kadro zenginliğine sahip olan, son Avrupa ve Dünya Şampiyonu İspanya ilk maçında turnuvalara bana göre her zaman renk katan, İtalyan ekolüne karşı ne yapacak... Son kapışmada gülen taraf İspanya yine gülebilecek mi yoksa İtalyanlar rövanşı alabilecek mi? Bu sorunun cevabını bu akşam izleyip göreceğiz. Bakalım bir daha ki yazıda sürpriz sonuçlarla mı yoksa beklenen sonuçlarla mı karşılaşacağız…

Avrupa Futbol Şampiyonasını takip eden herkese keyifli maçlar…

6 Haziran 2012 Çarşamba

TARİHE 6 OLARAK YAZILDI


Bu bloğa yazmaya başlayalı ne kadar oldu, kaç yazı yazdım şimdi bakınca hepsi birer rüya gibi geliyor. Bu blog sayesinde ulaştığım kişilerin çoğalması bana yeni bir kapı açtı. Bundan sonra Sarı – Kırmızı renklere gönül vermiş arkadaşların kurduğu www.pesindeyiz.org sitesinde de yazılarım olacak. Beni, diğer yazan arkadaşları ve Galatasaray ile ilgili haberleri oradanda takip edebilirsiniz. Beni orada da yalnız bırakmayacağınızı umuyorum. J Yazılara hem blog’da hem pesindeyiz.org’da devam…

Şimdi Engelsiz Aslanlar yazısına gelelim…

Futbol sezonuna nokta koyduktan sonra maç atmosferinden uzak kalmak tribün havasını seven, maçları tezahürat yaparak izleyen taraftarlar için gerçekten zor. Bu sene hem futbolu hemde basketbolu tribünden takip etme fırsatını daha fazla yakaladığım için bende bu zorlukla başa çıkmaya çalışanlardanım. Arada farklı spor dallarında müsabakalar olmasa halimiz harap. J



Bugün günlerden 6’ıncı ayın 6’sı ve Engelsiz Aslanlarımız 6.kez üst üste şampiyon. Tam bir 6 fırtınası, tarihe 6 olarak not düşülebilecek bir başarı… Koç Sedat İncesu önderliğinde müthiş bir takım olan Galatasaray Engelli Basketbol takımı sadece Galatasaray taraftarına değil, tüm sporseverlere engelsiz olduklarını başarıları ile kanıtladılar. Aldıkları Dünya Şampiyonu ünvanı Türkiye’deki şampiyonluklarını taçlandırdı. Bu sene İstanbul’da düzenlenen Avrupa Şampiyonasında finalde kaybedip turnuva ikincisi olmalarını Galatasaray taraftarı her zaman olduğu gibi ayakta alkışladı.



Bu gururlandıran takımın bugün 6.kez şampiyon olmalarına, kupa kaldırmalarına canlı şahit olmak anlatılmaz bir duyguydu. Hepsini yürekten kutluyorum, hırsları ve güzel oyunları ile hakedilen bir kupa kaldırdılar. Maça iyi başlayan, ilk iki periyodu önde bitiren takım Galatasaray’dı. Üçüncü periyotta aradaki farkı eriten ve Galatasaray’ın en skorer isimlerinden olan Fifi’nin kenarda olmasını değerlendiren Beşiktaş 2 sayı ile öne geçtiyse de çabuk toparlanan Galatasaray 4’üncü periyotta farkı açarak maçı 81 – 60 gibi farklı bir skorla tamamlamayı başardı. Maçta öne çıkan isimler bence Fifi, Ferit  ve kaptan Özgür’dü. Özgür’ün kazanma hırsı adeta bütün takımı ateşledi.





Lafı, sözü uzatmaya gerek yok… Bizlere 6.kez üst üste bu mutluluğu yaşattığınız için teşekkürler Engelsiz Aslanlar’ın imparatoru Sedat İncesu ve Engelsiz Aslanlar… Yolunuz hep açık olsun, biz taraftar olarak hep arkanızdayız. J